Çalışan bir insan için 3 günlük tatil ne anlama gelir bilirsiniz. Genelde aylar öncesinden tatillere ucuza bilet alırdım. Ancak bu sefer 1 Mayıs tatili ucuza bilet almayınca hadi kampa gidelim dedik. Nereye gideriz, ne yaparız diye düşünürken, çok uzak olmasın diyerekten Çanakkale tarafına doğru yola çıktık. Şimdi şöyle bir yer düşünün mavi bayraklı  sular, arkada çam ormanları, önde Koru Dağları ve huzur!

Trakya’nın en güzel mevsimi bahar olabilir. İnanılmaz bir yeşil, rengarenk çiçekler, müthiş bir hava.. Daha n’olsun. Yol boyu o kadar güzeldi ki, adeta bizlere yanımızda ne cennetler varmış meğer dedirtti!

Nereye gittik?

Aslında çıkarken ilk hedefimiz Saros Körfezindeki Kömür Limanıydı. Daha önce çok güzel olduğunu duymuştuk. Sonrasında acaba başka güzel yerler bulur muyuz derken kendimizi Mecidiye ile Gökçetepe arasında bulduk.  Önce bir Gökçetepe Tabiat Park’ına baktık ancak çok kalabalıktı. Bu yüzden Gökçetepe’den Mecidiye’ye giderken parktan yaklaşık 1 km uzaklıkta çok sakin bir yer bulduk. Bizden başka sadece bir çadır vardı. İster kamp alanlarını, isterseniz ise böyle daha sakin yerlerini tercih edebilirsiniz. Kamp alanının dışında market ve tuvalet bulunuyor, biz ihtiyaçlarımızı buradan karşıladık.

Gökçetepe nerede dediğinizi duyar gibiyim. Gökçetepe, Edirne’nin Keşan ilçesinde bulunuyor. İstanbul’dan yakaşık 260 km, Türkiye’nin en iyi kamp yerleri arasında gösteriliyor. Yollar biraz kötü ancak sabredin, en sonunda gördüğünüz manzara size bunları unutturacak. Biz bu kamp alanında kalmasak bile sizlere biraz bilgi vereceğim. Kamp alanında tuvaletler, lavabolar, duş alanları var. Uzatma kabloları ile elektrik hattı çekebiliyorsunuz. Market, fırın bulunuyor. Ancak biz ekmek hariç her şeyi Keşan’dan aldık.

Kamp alanına şahıs giriş : 6,50 TL, otomobil : 20 TL,  bungalow evler : 220 TL (4 kişi), çadır konaklama : 40 TL, çadır kiralama : 120 TL. Ayrıntılı bilgi.

Ne zaman gitmeli?

Kamp alanına gidecekseniz baharda, kimsenin olmadığı zamanlarda. Hele bayramlarda sakın gitmeyin. Bizim gibi kamp alanı dışında kalmak istiyorsanız ise tamamen şans kalabalık olup olmaması.

Klasik bir kampta olması gerekenleri tabii ki gerçekleştirdik. Mangalımızı yaktık, açık havada karnımızı doyurduk, kamp ateşimizi yaktık, çember yapıp sürekli odunlar attık, alevleri izledik, şarkılar söyledik, oyunlar oynadık, ışıksız bir ortamda yıldızları izledik. Sonra ise sabahın ilk saatlerinde inanılmaz bir huzurla dalga sesleri ile uyandık. Gerçekten tarifi yok! Birkaç kere kampa gittikten sonra insan, her hafta gitmek istiyor.

Çoğumuz İstanbul’da dört duvar arasında değil miyiz? Hafta sonları kendimizi ya kalabalık sahillere, ya alışveriş merkezlerine atmıyor muyuz? Ne gereği var tüm bunların. Yapmanız gereken tek şey bir çadır almak ve yola çıkmak. Sessiz sakin yerlerde, teknolojiden uzak, hayatın tadını çıkarmak.. İstanbul’da yaşayanlar için burası gerçekten bir kaçış noktası. Bu hafta bir değişiklik yapın ve kampa gidin, bir kere gittikten sonra zaten bırakamayacaksınız.. 🙂