Tek başına mı seyahat ediyorsun? Hem de kadın başına? Korkmuyor musun? HAYIR!

Hayatınız boyunca hiç yalnız seyahat etmediyseniz bir kez bunu deneyimlemeye ne dersiniz? Öyleyse sizi biraz cesaretlendirelim!

Öncelikle; “tek başına seyahat etmek” cümlesi sizi heyecanladırıyor mu yoksa korkutuyor mu? Heyecalandırıyorsa zaten harika! Korkutuyor diyorsanız,  tek başına seyahat etmenin sahip olabileceğiniz en tatmin edici deneyimlerden biri olduğunu söyleyebilirim!

Tek başına çıktığım seyahatlerin dönüşünde fark ettim ki; bu yolculukların her biri aslında kendimi derinlerde aradığım bir içsel yolculuk ve her seferinde kendimle ilgili bilmediğim detayları bana gösteriyor!

Bu yazıda bir anda size Kamboçya’ya bilet alın ve tek başınıza gidin demeyeceğim merak etmeyin. Yavaş yavaş başlayalım. Mesela önce bir kafeye gidin ayaklarınızı uzatıp kitap okuyun, müzik dinleyin. Sonra yaşadığınız şehirde bir gün tek başınıza vakit geçirmeye ne dersiniz?  Bunu Türkiye’de bir şehirle daha sonra da dünyada bir şehirle devam ettirelim mi? Önce biraz bakalım tek seyahat etmek bize neler katıyor, sonrasında da birlikte plan yapalım. Sonrası mı? Harekete geçmek!

 

Tek başına seyahat etmenin kazandırdıkları nelerdir?

1. Kendini tanıma : Birini tanımanın en iyi yolu o kişiyle seyahat etmektir ya hani, işte kendinizi tanımanın da en güzel yolu tek başına seyahat etmektir! Neleri seviyorsun, neler seni mutlu ediyor bunların hepsini keşfedersiniz. Bunlara ek olarak, tek başıma olduğum seyahatlerimde kendime ve yapmak istediklerime çok daha fazla vakit ayırdığımı fark ettim. Saatlerce bir yerde oturup kitap okudum veya bir sokak çalgıcısını dinledim mesela.

2. Sınırlarını keşfetme : Yapabilecekleriniz ve yapamayacaklarınız, işte bunların hepsini tek seyahat ettiğiniz zaman çok rahat bir şekilde keşfedebilirsiniz! Gerçek potansiyelinizi fark eder bundan sonraki seyahatlerinizi ona göre planlarsınız. Toplu taşıma olmayan bir yere çok gitmek istemiştim bir seferinde, kafama koymuştum gidecektim, tek çare otostop… Nasıl da keyifliydi : )

3. Kendi kendinin patronu olma : Kendi kararınızı kendiniz alırsınız, bundan daha güzel bir şey var mı? Her ne kadar zaman zaman çok iyi anlaştığınız insanlarla seyahat etseniz bile ayrılıklara düşülebiliyor. Biri farklı şey yemek isteyebiliyor, biri müzede daha az zaman harcamak istiyor, biri akşam dışarı çıkmak istemiyor gibi. Ne kadar uyumlu olursanız olun ortak paydada buluşabilmek bazen zor olabiliyor. Tek başıma olduğum Polonya seyahatimde ilk defa plan yapmadan gitmiştim, en keyif aldığım gezilerimden olmuştu. Ücretsiz şehir turunda tanıştığım iki genç ile akşam birlikte yemek yemiştik, ertesi gün canım yürümek istememişti bir kafede blog yazmıştım, diğer gün başka yere gitmeyi planlarken hostelde kahvaltıda tanıştığım İsveçli bir çiftin planına dahil olmuştum. 

4. Kriz anlarını çözebilme : İş görüşmelerimde çok fazla seyahat etmeme ve erasmus yapmama takıldıklarını gördüğüm zaman bir keresinde neden bu kadar sorduklarını sormuştum. Cevap ise bu senin “kriz anlarını rahat bir şekilde çözebildiğini” gösterir demişlerdi. Yani seyahat etmenizin iş hayatında da oldukça olumlu etkileri  var  🙂 Mesela uçağınızı kaçırdınız, hasta oldunuz, cüzdanınız çalındı. Bu zorluklarla başa çıkmak ve sorunlara çözüm bulmak, kendinizi daha güçlü hissetmenize neden oluyor ve bu harika bir duygu. Mesela ben eskiden çok panik bir insandım, panik haliyle ne yapacağımı bilemezdim. Uçağım mı iptal olmadı, trenim mi kaçmadı, gittiğim yerde hostelimi mi bulamadım. Bunların hepsi bana sakin kalmayı ve olayları düzgün bir şekilde çözmeyi öğretti! Şimdi ise sadece seyahatlerimde değil normal hayatımda da kriz anlarını çok daha rahat bir şekilde çözebiliyorum.

5. Yeni insanlarla tanışma : Anlaştığınız insanlarla seyahat etmek tabii ki keyifli. Ancak böyle olduğu zaman çoğunlukla sadece o arkadaşlarınızla muhabbet etmeyi tercih ediyorsunuz. Tek seyahat ettiğinizde ise yollarda sizi bekleyen sizinle tanışmak isteyen bir sürü insan var! Hostellerde kalarak, couchsurfing kullanarak, o bölgede düzenlenen etkinliklere katılarak bir sürü farklı insanla tanışabilirsiniz. O kadar güzel oluyor ki, kaldığınız hostelde biriyle tanışıyor o gün onunla birlikte geziyorsunuz mesela ertesi gün başka biri derken bir bakıyorsunuz iki farklı ülkede ziyaret edebileceğiniz birileri olmuş 🙂 İlk başta biraz çekingen olabilirsiniz ama bir kere deneyin, sonrası çorap söküğü…

Bunlar da Safari’de tanıştığım farklı farklı ülkelerden insanlar.

6. Dil becerisini geliştirme : Bir grupla seyahat ederken biriyle yabancı dil konuşulması gerektiği zaman çekinip konuşmayı tercih etmeyebilirsiniz, nasılsa arkadaşınız var konuşan. Ancak tek kaldığınız zaman buna mecbursunuz, ooo bir de bakmışsınız ki ingilizceyi ilerletmişsiniz. İlk seyahatlerimde ben de öyleydim mesela, yanımda hep iyi ingilizce konuşan insanlar oluyordu. Hem çekiniyordum biraz hem de konuşmama gerek kalmıyordu. Sonra tek seyahat ettikçe fark ettim ki her şey çok farklıymış! Dil bilmiyorum nasıl tek seyahat edeceğim diyenleri duyuyor gibiyim? Sadece iki şey söyleyeceğim : Teknoloji ve beden dili. : )
Sadece ingilizce olarak da düşünmeyin bunu, bir ülkeye gitmeden önce muhakkak o ülkenin dilinde ufak tefek şeyler öğrenmeye dikkat ederim. Gittiğiniz ülkenin dilinde birkaç kelime bile söylemeniz insanların size yardım etme oranını ve hızını 5 kat falan artıyor sanırım : )

Geriye dönüp tek seyahatlerime bir bakıyorum da, çok güzel be o özgürlük duygusu! Canının istediğini yapmak, sokaklarda rastgele yürümek, yeni birileriyle tanışmak. Zaten baksanıza hiç tek kalmıyorum, otobüste, trende, uçakta  omzumda uyuya kalan çocuklar : )

  

Şimdi gelin hep birlikte bir plan yapıp bir yerden başlayalım. Önce İstanbul’da bir günden başlayalım. Galata Köprüsü’nde balık tutan amcaların arasından Yeni Camii’ye doğru geçin. Oradan biraz Mısır Çarşısı’nda kaybolun. Karnınız acıkınca Tarihi Eminönü Balıkçısı’nda tekneden balık ekmek yiyin. Oradan Balat’a doğru geçin, Atölye Kafası’nda bir atölyeye katılın sonra Balat’ın sokaklarını keşfedin (Fener Rum Patrikhanesi, Aya Yorgi kilisesi, Usturumca Sokak, Merdivenli Yokuş). Bir de Cafe Naftalin K’da tart yiyin, çay için daha n’olsun? Sonra da nasıl geçtiğini bana da bildirin : )

Çoğu zaman yakınımızda olan yerlere aman sonra giderim diye erteliyoruz ya da hava bugün çok soğuk boşver şimdi kim dışarı çıkacak evde durayım sıcak sıcak diyoruz ya da dışarı çıkacak da kimse yok ki diyoruz… Bunların hepsini geride bırakın ve tek gezmenin tadını alın! 

Bu da Zanzibar’da bindiğimiz tekneydi. O kadar sevdim ki bu sözü “die with memories” 

İstanbul’da tek bir gün geçirdik. Sıradaki? Şimdi ise yakın yerlerden başlayalım. Mesela hafta sonu Bursa’ya feribotla gitmeye ne dersiniz? Canınız hiçbir şey yapmak istemezse bile bir iskender yer dönersiniz ne olacak? : )

Bunu da tamamladık mı? Attık mı biraz üzerimizdeki ölü toprağı? Şimdi ise uçak bileti almaya ne dersiniz! Özellikle yurt dışında hostellerde kalarak veya coucsurfing kullanarak farklı farklı insanlarla tanışabilirsiniz. Ya da o şehirdeki ücretsiz yürüyüş turlarına katılarak yine farklı insanlarla tanışabilirsiniz. Sizi bağlayan bir şey yok! İstediğinizle tanışın, isterseniz biraz takılıp ayrılın, canınız gezmek istemediyse oturun bir kahve için, saatlerce bir müzede vakit geçirin ya da aylak aylak yürüyün. Özgür değil misiniz? İstediğinizi yapın ve bu sefer durmayın kendinizi keşfedin! : )

Bir takipçimin de dediği üzere hayat kesinlikle paylaştıkça güzel ama bazı gezilere yalnız çıkılması gerekir.

Haydi daha fazla geciktirmeden hayalinizdeki yere biletinizi alın, kabuğunuzdan sıyrılın ve en özgür halinizi keşfedin.

NOT : Mesela bu yazıyı Yeniköy Kahvesi’nde tek başıma otururken yazdım. : )