“Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.”

Cüzdanım çalınsa da, sisten 4 gün boyunca mahsur kalsak da şimdiye kadar gittiğim yerlerin arasında beni en çok etkileyen yerlerden birisi oldu Bosna Hersek!

Bir akşam Saraybosna sokaklarında yürürken hala duvarlarda savaş izlerinin olduğu caddeden bir anda bu eski tramvay geçti, içi tıkış tıkış onlarca mutsuz insanla dolu, irkildik.. O kadar çok hüzün barındırıyor ki bu ülke; insanların gözlerinde, kurşunlanmış binalarda..
Ama yine de kurşunlanmış binaların altında; umutla şarkılar söyleyen ve dans eden insanların yaşadığı güzel ülke..

Üç farklı inanışa sahip, üç farklı milletten insanların yaşadığı ve  bu milletlerin  zamanında kendi aralarında savaştıkları ve hala aralarında  çekinceler olduğu hüzünler ülkesi.

Bir anda kendinizi sanki Türkiye’de 40-50 yıl geriye gitmiş gibi hissediyorsunuz. Ancak Bosna Hersek’te her yer yemyeşil, havası ve doğası oldukça  güzel.

Ülke adeta buram buram savaş kokuyor. Hayret ediyorsunuz, bu kadar kısa bir zaman önce burada neler olmuş diye. Siyah,beyaz ve hüzünlü. Yol boyunca hala evlerde savaşın izleriyle karşılaşıyoruz. Yavaş yavaş onarıyorlar ancak bir kısmını ise ibretlik olsun diye bırakıyorlar. Halk hala yaşanan savaşın zorluklarını atlatmaya ve yaralarını sarmaya çalışıyor, ne kadar başardıklarını yüzlerinden anlayabiliyorsunuz. Yolda giderken bir anda Komünizm zamanının, sonrasında ise bir anda Osmanlı Dönemi’nin izlerini görüyorsunuz sokakta.

Biraz tarihine değinecek olursak..

Miljacka Nehri etrafındaki ovada yer alan Saraybosna 1263’te kurulduktan sonra 1468’te Osmanlı Hükümdarlığı’na geçer.  1878’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun parçası olur, 1918’de ise Yugoslavya Birliği’ne katılır.Yugoslavya’nın parçalanmasıyla Slovenya ve Hırvatistan’ın bağımsızlığa kavuşmasından sonra Bosna Hersek’te 29 Şubat – 1 Mart 1992‘de bir referandum yapılır.   Referandum günü bağımsızlık istemeyen Sırplar yolları kapar buna rağmen halkın %64’ü referanduma katılır , oylama sonucu halkın %99.44’ü bağımsızlık yönünde evet oyunu kullanırlar.  Bunun üzerine Sırbistan, Bosna Hersek’e savaş açar.

Bağımsızlığın ardından, Yugoslavya’nın silahlandırdığı Bosnalı Sırplar, ülkede etnik temizliğe başlar. Silah gücü olmayan bir ülkeye açılan bu savaş, katliama dönüşür ve 3 yıldan uzun süren katliamda 200 bin kişi hayatını kaybeder. 

Avrupa’nın ortasında tam üç buçuk yıl süren ve birçok katliamın yanı sıra ülkenin doğusundaki Srebrenitsa’da soykırımın işlendiği savaş, 1995 yılında imzalanan Dayton Barış Antlaşması ile son bulur. Şuanda ise Bosna Hersek yaklaşık 4 milyon nüfusu ile Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar olmak üzere üç farklı etnik gruba ev sahipliği yapıyor.

Oldukça karışık bir siyasi yapısı olan Bosna Hersek, Sırp Cumhuriyeti ve Bosna Hersek Federasyonundan oluşur. Bosna Hersek Federasyonu’nun içerisinde ise Hırvat Cumhuriyeti vardır.

Polisler çok sık çevirme yapıyor ve inanılmaz rüşvet olayları dönüyor. 

Bosna-Hersek, tek şeritli bir tünel ile ayrılarak Bosna ve Hersek olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Bosna kısmı dağlık ve soğuk, Hersek kısmı ise deniz seviyesinde ve sıcak. İlginç bir şekilde bir de Bosna’nın 20 km’lik bir sahil şeridi (Neum) var. Bunun yaklaşık 10 km’si kayalık, bir kısmı yerleşim yeri ve sadece 1-2 km’lik kısmı plaj.

Burada asgari ücret 250 KM , resmi işsizlik %47 görünse bile sigortanın çok pahalı olması nedeniyle bu rakamın yaklaşık %27 olduğu düşünülüyor. Burada yaşayan halkın çoğu geçimini yurt dışından akrabalarının yolladığı desteklerle sağlıyormuş.

4 milyon insanın yaşadığı Bosna Hersek’te biri vefat ettiği zaman sokaklara, camilere, kiliselere bu tarz bir afiş asılıyor.

Avrupa’da ilk tramvay seferinin yapıldığı Bosna’da , 1992-1995 yılları arasında günde ortalama 300 bomba düşüyor. Savaş 3.5 yıl sürdüğü için haliyle halk normal yaşantılarına devam etmek zorunda kalıyor. Keskin nişancı ateşi altında şehri kuşatan Sırp birlikleri çalışmaya devam eden tramvaydaki yolculara nişan alıyor ve oturduğunuz yere bağlı olarak ölebiliyorsunuz. Bu yüzden de bu tramvayın adına Saraybosna Ruleti deniyor. Hayatta kalanlar ertesi güne kadar kazanmış sayılıyorlarmış..

Saraybosna’nın çeşitli yerlerinde, yerde kırmızı gül şekli verilmiş boyalar görebilirsiniz. Bu güller, savaş zamanı ölüme neden olan havan toplarının o noktada akıttığı kanı temsil etmesi amacıyla yapılmış.

Ne yazık ki kapalı alanlarda sigara içiliyor ve her yer duman altı. Gitmeden bu kokuya hazırlıklı olun.

Bosna’da üç resmi dil konuşuluyor : Boşnakça, Hırvatça, Sırpça.

Meşhur Boşnak kahvesine değinmeden olmaz. Bizim kahveden farkı, önce su kaynatılıp içerisine sonradan kahve atılıp karıştırılıyor. Cezve ile servis edilen kahvenin yanında şeker geliyor ve siz isteğinize göre sonradan atıyorsunuz. Bir de buradaki kahveler kulpsuz, tutuş şekline göre insanların Sırp (hac şeklinde) mı Boşnak (hilal şeklinde) mı oldukları anlaşılıyormuş.

Bir de börekleri, cevapcicileri var ki anlatılmaz yaşanır cinsten.. 

Uzun zamandır, gezdiğim bir yer beni bu kadar etkilememişti. Sokaklarda gezerken adeta kendinizi bir filmin içerisinde gibi hissediyorsunuz. Hazır hala vize de yokken ve bir o kadar da ucuzken muhakkak en kısa sürede gitmenizi öneririm! Bol bol buradaki insanlarla sohbet edin, zaten birçoğu Türkçe biliyor 🙂

Bosna Hersek’te neler yapılır, neler yenilir diye merak ediyorsanız ee o zaman buyrun bir sonraki yazıya!