snapseedÜç semavi dini harmanlamış , kültürel zenginliği ile göze çarpan , Endülüs’ün başkenti , flamenkonun anavatanı : SEVILLA. Avrupa’da en sevdiğim ilk 3 şehir arasında! Hiçbir yere benzetemiyorum burasını.. O kadar güzel ki, o kadar kendine özgü. Dar sokaklarında kaybolunası, sokak müzisyenleri eşliğinde bir kaldırımla oturulası, tekrar tekrar gelinesi..

9 günlük bayram tatilimi, Endülüs’te geçirmeye karar vermiştim. Madrid gidiş dönüş biletini aldıktan sonra ilk durak Sevilla’ydı. Endülüs insanı; her ne kadar ingilizce bilmese de, hiç bilmediğiniz bir dilde size bir şeyler anlatan ve siz onu anlamadan asla sizi bırakmayan ve gerekirse peşinizden gelen sıcacık bir topluluk. Endülüs zamanında ismi İşbiliye olan bu şehirde; öğlen 1-4 arası her yer siesta nedeniyle bomboş, hayat burada 5’ten sonra başlıyor. Ağustos ayında 45-50 derecelere çıktığını düşününce adamlara hak vermemek mümkün değil. Güneye indikçe tembelleşen İspanyollar; bağıra çağıra konuşmaktan, eğlenmekten asla geri kalmazlar ancak enerjilerini boşa harcamasınlar değil mi? Sondaki s harfini okumazlar. “Gracias yerine gracia, buenos dias yerine bueno dia” deler mesela. En sondaki d yi veya iki sesli harf arasına gelen d’yi okumazlar. Madrid değil Madri, supermercado değil supermercao. Pues nada yerine mesela puena derler. Ve bunun gibi bir çok şey.

Buyrun videoya!

Konaklama
-Couchsurfing kullanarak yerel insanlarla tanışıp onların evine ücretsiz misafir olabilirsiniz.
-Eğer fazla kişiyseniz airbnb’den uygun fiyata daire kiralayabilirsiniz.
-Kalacak yerlerinizi booking.com veya www.hostelworld.com sitelerinden bakabilirsiniz. (Ortalama bir yerde 15 euro’ya kalabilirsiniz)

Ulaşım
sevillaMadrid, Barselona, Granada, Malaga gibi şehirlerden tren veya otobüs ile kolayca ulaşabilirsiniz.
-Tren ile www.renfe.com
-Otobüs ile www.alsa.com
-Blablacar ile www.blablacar.com
-Şehir içinde her yeri yürüyerek gezebilirsiniz. Sokaklar oldukça keyifli!
NOT: Araba ile geldiyseniz buraya günlük otopark ücretleri 16 euro civarı. Sokaklar çok dar olduğu için şehir merkezinde duracak pek fazla yer yok. Beyaz çizgiler ücretsiz, sarı çizgiler yasak veya birine ait, mavi çizgiler ise ücretli demek. İspanyolların arabalarını genelde çarparak park ettiklerini düşünürsek arabayı bir yere park ettikten sonra bir şey olmasın diye dua ediyorsunuz 🙂

Haritalar & Ücretsiz Turlarimg_7945
-Gitmeden citymaps 2go ve tripadvisor programlarını telefonumuza indiriyor , önemli ve gezmek istediğimiz yerleri
haritada işaretliyoruz. Böylece internet yokken de çevrimiçi kullanabiliyoruz.
-Gidince de şehir haritamızı alıyor rahatça geziyoruz. (Katedral ile Real Alcazar arasında tourist info bulunuyor)
-Ücretsiz şehir turu sayesinde her gün 11’de başlayan ve yaklaşık 2.5-3 saat süren, yerel bir rehber eşliğinde ilginç bilgiler öğrenerek de şehri önden bir gezebilirsiniz. Ayrıntılar : http://www.panchotours.com/tours-seville/tour/seville-free-tour

Ne zaman gidilir?
-Nisan,Mayıs,Eylül,Ekim. Yazın inanılmaz sıcak oluyor. Eylül’de gittiğimde ise hava tam gezmelikti!

Ne yenir?
-Los Colonoiles : Muhakkak ama muhakkak gidin! Sevillalı bir arkadaşımın önerisi üzerine gittiğim bu mekandaki her şey çok lezzetli.
-La Huerta Mediterranea : Çeşit çeşit tapasın adresi.
-Heladería La Fiorentina : Dondurmasız olmaz değil mi? Endülüs’ün her tarafında dondurmalar oldukça iddialı.
-Sabah kahvaltısında tostada con tomate y aceite! Kızarmış ekmek üzerine domates karışımı, biraz tuz, biraz yağ! Mmm yine canım çekti!
-100 Montaditos : En özlediğim! 100 çeşit küçük sandviç var burada fiyatları 1-1.5-2 euro olan. Ancak çarşamba ve cuma günleri her şey 1 euro. Oldukça doyurucu. Masadaki kağıtlara ne istediğinizi doldurup kasaya veriyorsunuz, daha sonra isminizi anons ediyorlar, gidip alıyorsunuz.snapseed-4
-Patatas Bravas + Cerveza’sız ve Sangriasız bir İspanyol gezisi sanırım düşünülemez!
-Churros con chocolate yemeden de tabi ki olmaz.
-Peki ya Triana’da kocaman kese kağıdında külahta taptaze kalamar yemeden dönmek, asla olmaz.
-Alcazar ve Katedral bölgesindeki yerlerde yemenizi önermem, oldukça turistik, pahalı ve kalitesiz.
-Dışarıda  bir şeyler yemek içmek ucuz olunca, gece yarılarına kadar herkes sokaklarda oturuyor burada.

Ne alınır?
-Geleneksel madator giysileri,flamenko dansçı kıyafetleri , şal , yelpaze, magnet.
-San Esteban Kilisesi hemen yanındaki dükkanda en ucuz hediyelik eşyaları bulmanız mümkün, neredeyse yarı fiyatına.

Flamenko
-Triana Barrio mahallesi flamenkonun doğduğu yer olarak kabul ediliyor. Sevilla’dan dönmeden yapılacakların başında kesinlikle bir flamenko gösterisine gitmek geliyor. Perşembe,Cuma,Cumartesi günleri saf bir flamenko gösterisi dinlemek isterseniz adres Triana!
– Casa de la Memoria – 18 euro – 2 sıra sandalyeler var küçük bir yer, oldukça profesyonel ve keyifli. Çeşitli flamenko yarışmalarında ödül kazanmış sanatçıları izlemek burada mümkün. Gün içerisinde veya bir gün önceden bilet almanızda fayda var bazen kalmayabiliyor.
– La Carboneria – ücretsiz. Daha çok lokal insanların gittiği salaş bir mekan. İçeceğe sadece para ödüyorsunuz. 22.00 – 23.00 gibi başlıyor ancak önceden gidip yakınlarda oturmakta fayda var. İnanılmaz keyifliydi, kesinlikle git-me-li-si-niz!

Kısa bir tarih
Roma İmparatorluğunun çökmesinin ardından Vandallar ve Vizgotlar tarafından ele geçirildikten sonra Kuzey
Afrika’dan gelen Endülüslüler 712 yılında şehri alırlar. Kastilya Kraliçesi Isabel’in Aragon Kralı Ferdinand ile evlenip krallıklarını birleştirince İspanya tüm topraklarını Müslümanların elinden alır.

Biraz İspanyolca
Siz ispanyolca bilmeden, onlar ingilizce bilmeden de bir şekilde anlaşıyorsunuz.  Yeri geldiğinde kolunuzdan tutup sizi gideceğiniz yere götürüyorlar : )
Hola : Merhaba
Que tal? (ketal)  : Nasılsın?  Muy bien : Çok iyiyim
Gracias (grasia) : Teşekkürler
Si : Evet
Quiero un churro/… (kiero) : Churro istiyorum
No entiendo : Anlamadım
Como puedo llegar a la Catedral? (komo puedo yegar a la..) : Katedrale nasıl gidebilirim?
Bu arada Sevilla da Sevi’ya şeklinde okunur 🙂

Nereler gezilir?
Biz bu rota ile gezdik, dilerseniz siz de böyle gezebilirsiniz. Belli başlı görmek gereken yerler aslında Sevilla Katedrali, Real Alcazar ve Plaza de Espana. Gerisi ise sokakların tadını çıkarmak, bol bol tapas yemek, flamenko dinlemek..

1.Metropol Parasol
Yol üstünde diye gezimize dünyanın en büyük ahşap yapısı ile başladık. Çatısı dalgalanan şemsiye biçiminde olan bu yapı öncelikle otopark olarak düşünülmüş, fakat kazı çalışmalarında ortaya çıkan arkeolojik bulgular buranın açık hava müzesi ve kentsel bir merkeze dönüşmesini sağlamış. Şu anda ise burası daha çok toplanma alanı, protestolar vs. için kullanılıyor. Sevilla’nın dokusuna ters olsa da, halk bu yapıyı benimsemiş görünüyor.
Ayrıca Sevillalılar burayı genelde gölgelenmek için de kullanıyorlar 🙂
2.Plaza de la Toros
Boğa güreşinin merkezi olan Sevilla’da, 14.000 kapasiteli olan bu arena her yıl birçok boğa güreşine tanıklık ediyor. Matador arenaya çıkmadan önce kompleksteki şapelde dua edip güreşe çıkıyor. Dilerseniz içerideki müzeyi ziyaret edebilirsiniz. Biz gitmeyi tercih etmedik. Arena ve müzeyi  6 euro karşılığında gezebilirsiniz.

 

 

3.Sevilla Katedrali – Giralda Çan Kulesi
Dünya’nın en geniş 3. , Avrupa’nın ise en geniş katedrali! Sevilla Katedrali inşa edilene kadar Aya Sofya en geniş katedral idi. Dışarıdan baktığınızda bir uçtan diğer uca görmeniz neredeyse imkansız. Önceden burada Almohad Camii’si varmış. 1248 yılında Sevilla kenti Müslümanların elinden alınınca 153 yıl boyunca Hristiyanlar tarafından kilise olarak kullanılıyor. Daha sonra ise camiinin üzerine katedral inşa ediliyor. Muhteşem bir Sevilla manzarası izlemek istiyorsanız 104 metre yükseklikteki ünlü çan kulesi La Giralda sizi bekliyor.
Ayrıca bu katedral, Amerika kıtasını keşfeden Kristof Colomb’un bizzat kraliçe tarafından maddi destek verilerek keşfe gönderildiği yer. Colomb’un mezarı önce Küba’ya gömülmüş, yıllar sonra kıtada ispanyol sömürgesi kalmayınca mezarın taşınması gündeme gelmiş. Ancak kraliçenin zamanla desteğini çekmesi üzerine aralarının açılmasından dolayı Colomb ölmeden önce “Beni İspanya topraklarına gömmeyin” demiş. Bu yüzden de mezarı şu anda bu katedralin içerisinde 4 tane adamın omzu üzerinde havada asılı şekilde duruyor. Böylece İspanyol topraklarında olmamış oluyormuş 🙂 Bu katedralin Amerika’nın keşfiyle yağmalanan inkalıların ganimetleriyle inşa edildiği rivayet ediliyor. Bu nedenle bu katedralin kanlı bir tarihi olduğu söyleniyor.
Giriş : Pazartesi 11- 15.30,  Salı-Cumartesi :11.00-17.00, Pazar: 14.30 – 18.00
Tam : 9 euro, 26 yaş altı öğrenci 4 euro.
Sıra beklememek için internetten alabilir veya rezervasyon yaptırabilirsiniz.
4.Real Alcazar
Bu sarayı, Endülüs araplarına hayran olan bir İspanyol Kral Elhamra Saray’ından etkilenerek Granada’dan çağırdığı ustalara yaptırıyor. 700 yıl boyunca bu saray İspanya Krallarına ev sahipliği yapıyor. Saraya girer girmez; islam motifleriyle, kapılarıyla, yazılarıyla karşılaşıyorsunuz. Kral ve kraliçenin yaz aylarında tatil için geldiklerinde burayı kullandıkları söyleniyor. İçeride güzel havuzlar, yemyeşil bahçeler, çeşmeler ve müze kısmını ziyaret edebiliyorsunuz.
Sarayın bahçesi de oldukça keyifli labirent gibi!
Ayrıca sarayın hemen karşısında Amerika arşivleri binası bulunuyor.
Giriş : 01/10 – 31.03 arası 9.30 – 17.00 ,  01.04 – 30.09 arası 9.30-19.00
Tam : 9.5 euro, 17-25 yaş arası öğrenci 2 euro.
Sıra beklememek için internetten alabilirsiniz.


5.Santa Cruz Bölgesi
Daracık sokakların, tapas barların, her köşesinin sürprizlerle dolu olduğu bu bölgede çok ama çok vakit geçirin!
Eskiden Yahudi yerleşkesi olan bu bölgede 1391 yılına kadar Yahudiler barış içerisinde yaşarken bu yıldan sonra Yahudilere saldırılar başlamış. İspanya’da Yahudiliğin varlığı bitmeden 100 yıl önce Sevilla’da Yahudiliğin kötü bir şekilde sonlandırılması ile Yahudiler burayı terk etmek zorunda kalıyor. İspanyollar bölgeyi fethettiklerinde burada yaşayanlara iki seçenek sunuyorlar din değiştirme veya terk etme. Bir kısmı terk ediyor, bir kısmı din değiştiriyor, bir kısmı ise sözde din değiştiriyor. Kimlerin gerçekten din değiştirdiğini öğrenmek için sık sık festivaller düzenleyip insanlara ücretsiz domuz eti dağıtıyorlar. Birkaç sefer sunulduğu halde almadınız mı? İşkenceler, idamlar, ölümler..

Calle Vida – Calle de la Muerte (Susona) ; hayat sokağı ve ölüm sokağı. Hristiyanlar soykırım esnasında mahalleyi bastıklarında Yahudilerin bir kısmı mahalleden kaçarlar ve hayatta kalırlar bu yüzden bu sokağa Hayat sokağı denir. Bir paralelinde ise ölüm sokağı bulunur, bu da o karışıklık esnasında diğer sokağa kaçanları anlatıyor. Ölümle yaşamın ne kadar yakın olduğunu anlatan bir ayrıntı.
Bu bölgede bir de  Calle Reinoso (Öpücükler Sokağı)’ya gitmenizi önerebilirim. Aslında çok bir özelliği yok sadece inanılmaz dar, eskiden balkondan balkona insanlar birbirini öpebiliyormuş. Bu yüzden de adı bu şekilde kalmış.
6.Torre del Oro
13.yy’da gözetleme kulesi olarak inşa edilen bu kuleden nehrin karşı tarafındaki başka kuleye uzatılan zincir ile bölgeye giriş çıkışlar kontrol ediliyormuş. Şu anda denizcilik müzesi olarak kullanılan yapı, Araplar tarafından inşa edilen son yapı olma özelliğini taşıyor.
Amerika’nın keşfinin kutlandığı Expo dönemlerinde şehrin ne kadar zengin ve güçlü olduğunu göstermek için yapılan, şehrin dokusu ile tamamen çelişen köprüleri de buradan görebilir dilerseniz üzerinden geçebilirsiniz.
Aynı zamanda nehir kenarında yürümeyi, akşamları buraya eğlenmeye sohbet eden gençlerin arasına karışmayı da unutmayın.
Giriş :  Kasım – Mart 9.30- 19.00 , Nisan – Ekim 9.30-21.00 , Tam 7 euro, indirimli 4 euro.
7.Sevilla Üniversitesi
Havası,atmosferi ve yaşam tarzı ile tam bir öğrenci şehri olan Sevilla, 65.000’den fazla öğrencisi bulunan bir de üniversiteye sahip. Plaza de Espana’ya geçerken bu binayı da görebilirsiniz.
Şimdilerde üniversite binası olarak kullanılan bu bina, eskiden bir tütün fabrikasıymış. İlk sarma işlemi yapılmış ve sigara günümüzdeki haline dönüştürülmüş.
8.Plaza de Espana – Maria Louisa Parkı
Sevilla’nın hatta belki de Avrupa’nın en etkileyici yerlerinden birisi olan bu meydan yarım ay şeklinde tasarlanmış bu meydan, tüm İspanyol kentlerinin göz alıcı seramik fayanslarla resmedildiği yerlerin olduğu muazzam bir yer. 6 euro’ya 35 dakika max 4 kişi bot turu yapabilirsiniz, bence yapmalısınız 🙂

Daha sonrasında yemyeşil parkta yayılma keyfi!
9.Triana -Calle Betis
snapseed-1
Bir zamanların çingene mahallesi olan Triana semtini gezdikten sonra nehir kenarında güzel bir kafede oturup manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Şanslı iseniz Triana’da bir akşam ansızın bir avluda kendinizi flamenko izlerken bulabilirsiniz.

Ayrıca her yıl Nisan ayında baharın gelişinin kutlanması amacıyla yapılan Feria festivalini de unutmamak lazım! İnanılmaz görüntüler oluştuğunu ve çok eğlenceli olduğunu defalarca duymuştum.

Sevilla gerçekten çok güzel. Sabah güne portakal suyu, tostadanız ile başlayıp Santa Cruz’un sokaklarında dolaştıktan sonra siestanızı yapıp, siestadan sonra gününüzü Plaza de Espana’da geçirip akşam tapas barlarda karnınızı doyurup üzerine bir de flamenko izlediniz mi daha n’olsun!

Yapmadan Dönmeyin
-Santa Cruz bölgesinde sokakları tek tek gezmeden
-Triana bölgesinde kaybolmadan
-Sabah kahvaltısında tostada yemedensnapseed-3
-Plaza Espana’da bot turu yapmadan, uzun uzun vakit geçirmeden
-Akşam Guadalquivir nehri kenarında vakit geçirmeden
-Plaza del Salvador’da gidip bir şeyler atıştırıp farklı kültürlerden insanlarla tanışmadan
-Sokak çalgıcılarının çaldığı müziklerin tadına varmadan
-Los Colonoiles’te yemek yemeden
-Plaza Alfalfa’da bir şeyler içmeden
-La Carboneria’da flamenko izlemeden dönmeyin!

Ve son olarak Mustafa Balbay’ın Afrika’nın Uçlarında adlı kitabında dediği gibi “Burası Sevilla, sev illa..”

İyi gezmeler..